Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yanına almak

  • 1 yanına almak

    а) брать с собо́й
    б) взять к себе́

    Türkçe-rusça sözlük > yanına almak

  • 2 yanına almak

    v. take along

    Turkish-English dictionary > yanına almak

  • 3 yanına almak

    to take into one's service

    İngilizce Sözlük Türkçe > yanına almak

  • 4 забирать

    almak; tutuklamak
    * * *
    несов.; сов. - забра́ть

    забира́ть кого-что-л. с собо́й — yanına almak

    забира́ть в горсть — avuçlamak

    забира́ть в оха́пку — kucaklamak

    2) ( арестовывать) tutuklamak; tutuklayıp / tutup götürmek
    ••

    забра́ть себе́ в го́лову — kafasına koymak

    забра́ть кого-л. в ру́ки — avucunun içine almak

    его́ забра́л страх — разг. onu bir korkudur aldı

    Русско-турецкий словарь > забирать

  • 5 take along

    yanına almak, beraber götürmek, yanında götürmek

    English-Turkish dictionary > take along

  • 6 take along

    yanına almak, beraber götürmek, yanında götürmek

    English-Turkish dictionary > take along

  • 7 yan

    бок (м) фланг (м)
    * * *
    1.
    1) бок, сторона́

    her yandan — со всех сторо́н, отовсю́ду

    öte yandan — с друго́й стороны́

    2) воен. фланг

    yan ateşi — фла́нговый ого́нь

    3) мат. часть уравне́ния ( левая или правая)
    2.
    1) боково́й

    yan cep — боково́й карма́н

    yan kapı — бокова́я дверь

    2) побо́чный

    ilâcın yan etkileri — побо́чные де́йствия лека́рства

    3.
    в функции служ. имени

    yanına — к кому-чему

    yanına oturduk — мы подсе́ли к нему́

    yanıma gel — подойди́ ко мне

    yanında — ря́дом с кем-чем, о́коло, во́зле кого-чего; при ком-чём

    yanında söyledim — я сказа́л при нём

    yanında taşımak — носи́ть при себе́

    onun yanında benim hiç değerim yoktur — ря́дом с ним я ничего́ не сто́ю

    o belge yanınızda mı? — э́тот докуме́нт при вас?

    yanındanот кого-чего

    yanımdan git! — отойди́ от меня́!

    ••
    - yana olmak
    - sizden yanayız
    - yanına almak
    - annesini yanına almış
    - ben seni yanıma alayım
    - ama çok para veremem
    - yan bakmak
    - yan basmak
    - yanı başında
    - yanı başına
    - yanına bırakmamak
    - yanına komamak
    - yandan bile geçmemiş
    - yana çıkmak
    - yan çizmek
    - yan gelip oturmak
    - yan gelip yatmak
    - yan gelmek
    - yan gözle bakmak
    - yanına kâr kalmak
    - yan tutmak
    - yan yan bakmak
    - yanına varılmaz
    - yanına salâvata varılır
    - yan yatmak

    Türkçe-rusça sözlük > yan

  • 8 yan

    1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);
    öte yandan andererseits;
    yan bakış scheele(r) Blick;
    yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;
    -de yan basmak sich täuschen in D;
    yan çizmek sich drücken vor D;
    yan etki MED Nebenwirkung f;
    yan iş Nebenbeschäftigung f;
    yan gelir Nebenverdienst m;
    yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;
    yan gözle mit scheelem Blick;
    yan hakemi SPORT Linienrichter m;
    yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);
    yan sanayi Zulieferindustrie f;
    yan sokak Seitenstraße f;
    yan yan von der Seite, schief, scheel;
    yan yana nebeneinander;
    yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;
    yandan çarklı Raddampfer m; fam Zucker extra (zum Kaffee oder Tee);
    yanı başında (oder başına) ganz in der ( oder in die) Nähe;
    -in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu
    2. postpos -den yana wegen G; für A;
    benden yana meinetwegen;
    … bir yana abgesehen von D;
    bu yana hierher, auf diese Seite;
    -den bu yana von … bis jetzt;
    -den yana çıkmak zu jemandem halten;
    -den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;
    yanımdan git! geh weg von mir!;
    -in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;
    -i yanına almak jemanden einstellen, jemandem Arbeit geben; jemanden zu sich D (= ins Haus) nehmen;
    yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;
    bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;
    yanına kalmak straflos ausgehen
    2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;
    yanında neben D; bei D;
    yanından von D weg; von D her; weg von D;
    (onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn

    Türkçe-Almanca sözlük > yan

  • 9 yan

    yan
    2. I s
    1) Seite f
    \yanımda para yok ich habe kein Geld bei mir
    benim \yanımda ( oturmak) neben mir; ( çalışmak) bei mir
    her \yanda überall
    her \yandan von allen Seiten, allseitig
    sağ/sol \yanda auf der rechten/linken Seite
    bir şeyin \yanı başında ( olmak) ganz in der Nähe von etw (sein), an etw sehr nah dran (sein)
    \yanına almak zu sich nehmen; ( anahtar) mitnehmen, einstecken; ( iş vermek) einstellen
    \yanına çağırmak zu sich rufen
    paranı/gözlüğünü \yanına almayı unutma vergiss nicht, dein Geld/deine Brille mitzunehmen [o einzustecken]
    \yanına kâr kalmak davonkommen
    2) (-den \yana)
    biri/şans ondan \yana olmak jdn/das Glück auf seiner Seite haben
    şans benden/bizden \yana das Glück ist auf meiner/unserer Seite
    birinden \yana çıkmak sich auf jds Seite stellen
    birinden \yana olmak jdm zur Seite stehen
    bir şeyden \yana olmak etw befürworten
    ben senden \yana olurum ich bin [o stehe] auf deiner Seite
    bir şeyden \yana olduğunu açıkça söylemek sich zu etw bekennen
    ben ondan \yanayım ich bin dafür
    kim bundan \yana, kim buna karşı? wer ist dafür und wer dagegen?; s. a. yanında, yanından
    II adj Neben-, Seiten-
    birine \yan gözle bakmak (\yan bakmak) jdn schräg ansehen; ( göz ucuyla) jdn aus den Augenwinkeln anschauen
    birine \yan bakmak ( fam) jdn schief ansehen
    \yan çizmek ( fam) einen Rückzieher machen; ( bir işten kaçmak) kneifen
    battı balık \yan gider! ( iron) o ( fam) wird schon schiefgehen!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yan

  • 10 nehmen

    nehmen <nimmt, nahm, genommen> ['ne:mən]
    vt
    1) ( ergreifen) almak;
    ich weiß nicht, was ich \nehmen soll ne alacağımı bilmiyorum
    2) (an\nehmen) kabul etmek;
    man muss ihn \nehmen, wie er ist onu olduğu gibi kabul etmek gerekir
    3) ( verlangen) istemek;
    er nimmt 30 Euro die Stunde saatine 30 euro istiyor
    4) (weg\nehmen) alıp götürmek; (heraus\nehmen) almak (-den);
    jdm die Hoffnung \nehmen birinin umudunu kırmak;
    sich dat etw nicht \nehmen lassen ( bestehen) bir şeyi elinden vermemek
    5) ( Bus, Zug) gitmek (ile);
    du solltest dir einen Anwalt \nehmen kendine bir avukat tutsan iyi olacak
    6) (ein\nehmen) almak
    etw zu sich \nehmen; ( essen) bir şey yemek; ( Kleinigkeit) bir şeyler atıştırmak; ( trinken) bir şey içmek;
    sie nimmt Pillen hap alıyor;
    ich nehme nie Zucker in den Kaffee ben hiçbir zaman kahveme şeker almam;
    \nehmen Sie noch ein Stück Torte? bir parça pasta daha alır mısınız?
    7) etw auf sich \nehmen bir şeyi üzerine almak
    jdn zu sich \nehmen birini yanına almak;
    jdn beim Wort \nehmen birinin sözüne inanmak;
    jdn ( nicht) für voll \nehmen birini ciddiye al(ma) mak;
    sie nahmen ihn in die Mitte onu ortalarına aldılar;
    er ist hart im N\nehmen metanetlidir;
    jdm etw übel \nehmen birine bir şeyden alınmak [o gücenmek]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > nehmen

  • 11 с

    1) ...dan

    вста́ть со сту́ла — sandalyeden kalkmak

    прие́хать с ю́га — güneyden gelmek

    вход с у́лицы — sokaktan girilir

    ве́тер с мо́ря — denizden esen rüzgar

    прыжки́ с трампли́на — tramplen atlama

    прыгуны́ с вы́шки — kule atlayıcıları

    со стра́ха — korkudan

    с непривы́чки — alışık olmadığından

    с позволе́ния роди́телей — ana babanın izniyle

    3) (при временны́х оборотах)...dan,...dan beri

    с утра́ до ве́чера — sabahtan akşama kadar

    с де́тских лет — çocuk yaşındanberi

    с ка́ждым днём — gün geçtikçe her geçen gün

    вста́ть с рассве́том — şafakla kalkmak

    4) (при обозначении лица, предмета, с которого получают, требуют что-л.)...dan; başına ( при обозначении единиц)

    брать по́шлину с това́ра — maldan gümrük resmi almak

    со́рок це́нтнеров с гекта́ра — hektar başına kırk kental

    5) (при обозначении манеры, способа действия) ile

    корми́ть с ло́жечки — kaşıkla yedirmek

    взять с бо́ю — savaşla almak / zaptetmek

    со ско́ростью зву́ка — ses hızıyla

    мы с ним друзья́ — onunla dostuz

    в бесе́де с на́ми он... — bizimle yaptığı görüşmede...

    он дал пять конце́ртов с орке́стром — beş orkestra konseri verdi

    оте́ц с сы́ном — baba (ile) oğul

    взять с собо́й — yanına almak

    два с полови́ной — iki buçuk

    корзи́на с клубни́кой — çilek dolu sepet, çilek sepeti

    грузови́к с песко́м — kum yüklü kamyon, kum kamyonu

    балло́н с кислоро́дом — oksijen balonu

    9) (при обозначении обоюдного действия, взаимоотношения) ile

    ссо́риться с сосе́дом — komşusuyla kavga etmek

    мы познако́мились с ним — onunla tanıştık

    с э́той це́лью — bu amaçla

    с тем, что́бы он не опа́здывал — geç kalmaması için, geç kalmasın diye

    обрати́ться с про́сьбой — ricada bulunmak

    он при́был с официа́льным визи́том — resmi bir ziyaretle geldi

    11) (приблизительно, почти) kadar

    отдохну́ть с полчаса́ — yarım saat kadar dinlenmek

    с год тому́ наза́д — bundan bir yıl kadar önce

    у него́ сын с тебя́ ро́стом — boyun kadar / beraber oğlu var

    ка́мень величино́й с кула́к — yumruk kadar taş

    величино́й с двухэта́жный дом — iki katlı bir ev büyüklüğünde

    с огорче́нием — üzüntü ile, üzülerek

    с удово́льствием — memnuniyetle

    смотре́ть на кого-л. с жа́лостью — acıyarak bakmak

    13) (при указании на смежность, близость, связь, соединение) ile

    грани́чить с Фра́нцией — Fransa ile sınırı olmak

    име́ть телефо́нную связь с це́нтром — merkezle telefon bağlantısı olmak

    смесь ге́лия с кислоро́дом — helyum-oksijen karşımı

    созда́ние междунаро́дной организа́ции с це́нтром в Пари́же — merkezi Paris'te bulunan bir uluslararası örgütün kurulması

    мыть с мы́лом — sabunla yıkamak

    охо́титься с соба́кой — köpekle avlamak

    15) (с наступлением чего-л.) ile;...dıkça

    умне́ть с во́зрастом — yaşlandıkça akıllanmak

    с года́ми вку́сы у них меня́лись — onlar yaşlandıkça zevkleri değişiyordu

    с весно́й потепле́ло — baharla beraber havalar ısındı

    с прие́здом его́ отца́ — babasının gelmesiyle, babası gelince

    привы́чка, обретённая с года́ми — yılların verdiği alışkanlık

    16) (при обозначении объекта, на который распространяется действие, состояние) ile

    боро́ться с враго́м — düşmanla savaşmak

    борьба́ с эро́зией — erozyona karşı / erozyonla mücadele

    положе́ние с за́нятостью — эк. istihdam durumu

    спра́виться с тру́дностями — güçlüklerin üstesinden gelmek, güçlükleri yenmek

    поспеши́ть с отъе́здом — gitmekte acele etmek

    как у тебя́ с давле́нием? — tansiyonun ne âlemde

    17) (при указании на наличие чего-л., на обладание чем-л.)...lı

    кни́га с иллюстра́циями — resimli kitap

    бутербро́д с сы́ром — peynirli sandviç

    се́мьи со сре́дним дохо́дом — orta gelirli aileler

    человек с тала́нтом — istidatlı / istidat sahibi bir kişi

    Русско-турецкий словарь > с

  • 12 einstecken

    ein|stecken
    vt
    1) ( hineinstecken) sokmak (in -e); ( Stecker) sokmak; ( in die Tasche) cebine koymak
    2) ( fam) ( Profit, Geld) cebine indirmek [o atmak]
    3) ( fam) ( mitnehmen) yanına almak;
    vergiss nicht, dein Geld/deine Brille einzustecken paranı/gözlüğünü yanına almayı unutma
    4) ( fam) ( Brief) postaya vermek
    5) ( fam) ( einsperren) tıkmak
    6) ( fig) o ( fam) ( ertragen) kaldırmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > einstecken

  • 13 aufnehmen

    aufnehmen v/t <unreg, -ge-, h> Tätigkeit -e başlamak; (unterbringen) yerleştirmek, Asylanten kabul etmek; Kredit istikraz etmek; (empfangen) karşılamak, kabul etmek; FOTO resim çekmek; auf Band usw kaydetmek;
    etwas übel aufnehmen -i kötü karşılamak;
    in sich aufnehmen aklına yazmak;
    in einen Verein aufnehmen derneğe kabul etmek;
    jemanden bei sich aufnehmen b-ni yanına almak;
    wieder aufnehmen yeniden ele almak; Prozess yeniden görmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > aufnehmen

  • 14 захватывать

    tutmak,
    avuçlamak; yakalamak; ele geçirmek,
    istila etmek,
    işgal etmek; gasp etmek,
    zapt etmek
    * * *
    I несов.; сов. - захвата́ть, разг.
    elleye elleye kirletmek; parmaklarıyla kirletmek
    II несов.; сов. - захвати́ть
    1) ( брать) tutmak; avuçlamak ( в горсть); yakalamak ( крепко зажимать)
    2) ( брать с собой) (yanına) almak
    3) ( завладевать) ele geçirmek; zaptetmek; istila etmek (страну, район); işgal etmek ( оккупировать)

    захва́тить власть — iktidarı ele geçirmek

    захва́ти́ть кре́пость — воен. kaleyi zaptetmek

    захва́ти́ть лу́чшие места́ — en iyi yerleri kapmak

    4) ( присваивать) gaspetmek, zaptetmek
    5) (занимать, распространяться на что-л.) istila etmek; tecavüz etmek
    6) разг. ( заставать) yakalamak

    дождь захва́тил нас в лесу́ — yağmur bizi ormanda yakaladı

    7) ( увлекать) kendini kaptırmak, kapılmak

    игра́ захва́ти́ла его́ — kendini oyuna kaptırdı

    ••

    захва́ти́ть пожа́р во́время — yangını henüz çıkarken bastırmak

    у неё дух / дыха́ние захва́ти́ло — soluğu kesildi

    Русско-турецкий словарь > захватывать

  • 15 прихватывать

    несов.; сов. - прихвати́ть
    1) ( сжимать) (yakalayıp) sıkmak
    2) ( привязывать) bağlamak
    3) ( брать с собой) (yanına) almak

    Русско-турецкий словарь > прихватывать

  • 16 mitnehmen

    mit|nehmen
    irr vt
    1) ( allgemein) yanına almak, alıp götürmek; ( herbringen) getirmek;
    zum M\mitnehmen, bitte! paket olsun, lütfen!;
    ich habe ihn im Auto mitgenommen onu arabayla getirdim [o götürdüm]
    2) ( stehlen) yürütmek, aparmak, çalmak
    3) ( fam) ( wahrnehmen) algılamak
    4) ( psychisch) sarsmak; ( erschöpfen) yormak; ( schwächen) sarsmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > mitnehmen

  • 17 mitnehmen

    birlikte götürmek
    yanına almak (giderken)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > mitnehmen

  • 18 брать

    almak,
    tutmak; ele geçirmek,
    zapt etmek; aşmak; sapmak,
    gitmek
    * * *
    несов.; сов. - взять
    1) врз almak; tutmak

    взять ребёнка за́ руку — çocuğu elinden tutmak

    не бери́ (рука́ми) — tutma

    брать дете́й с собо́й — çocuklarını (beraber) almak

    брать рабо́ту на́ дом — eve iş almak

    возьми́ (с собо́й) зонт — yanına şemsiye al

    в теа́тр его́ не взя́ли — onu tiyatroya almadılar

    брать такси́ — taksi tutmak

    брать что-л. в долг — eğreti almak

    брать де́ньги взаймы́ — borç para almak

    брать хлеб в бу́лочной — fırından ekmek almak

    брать от жи́зни всё — перен. hayattan kâm almak

    брать нало́ги — vergi almak

    за э́то нало́гов не беру́т — bunun vergisi yoktur

    брать сло́во с кого-л.перен. (birinden) söz almak; (birine) söz verdirmek

    брать пле́нных — esir almak

    престу́пника взя́ли но́чью — suçluyu gece tuttular

    брать кре́пость шту́рмом — kaleyi hücumla almak

    взять ферзя́ — шахм. veziri almak

    2) ( делать вывод) çıkarmak, uydurmak

    отку́да ты взял, что мы уезжа́ем? — nereden çıkardın gideceğimizi?

    3) перен. ( овладевать) almak; tutmak; işlemek

    меня́ смех берёт — gülesim geliyor

    меня́ взял страх — beni bir korkudur aldı

    тут меня́ взяло́ сомне́ние — derken şüpheye düştüm

    брать препя́тствие — engeli aşmak

    по́езд брал подъём — tren rampayı çıkıyordu

    5) в соч.

    он берёт прилежа́нием — ona başarı kazandıran çalışkanlığıdır

    6) в соч.

    э́то стекло́ пу́ля не берёт — bu cama kurşun işlemez

    меня́ и снотво́рное не берёт — uykum ilacı da tutmuyor

    ружьё берёт на две́сти ме́тров — çiftenin atımı iki yüz metre

    э́ту до́ску ножо́м не возьмёшь — bu tahtayı bıçakla kesemezsin

    7) ( направляться) gitmek; sapmak

    брать вле́во — sola sapmak

    бери́ пря́мо — doğru git

    а он взял и / да уе́хал — tuttu gitti

    9) с некоторыми сущ. образуют устойчивые сочетания

    брать в расчёт — hesaba almak / katmak

    брать кого-л. под защи́ту — himayesine almak

    брать нача́ло (восходить)(kadar) inmek

    брать направле́ние на... — yönünü tutmak

    ••

    брать в свиде́тели — tanık tutmak / göstermek

    брать приме́р с кого-л.örnek almak

    брать на себя́ — üstlenmek, üstüne almak

    брать на себя́ отве́тственность за что-л. — (bir şeyin) sorumluluğunu üstüne almak / üstlenmek

    брать на себя́ расхо́ды по... —... giderlerini üstlenmek

    брать (на себя́) обяза́тельство — taahhüt altına girmek

    брать вину́ на себя́ — suçu üstüne almak

    брать сло́во (на собрании)söz almak

    брать руково́дство в свои́ руки́ — yönetimi eline almak

    брать себя́ в ру́ки — kendine hâkim olmak

    брать верх над кем-чем-л. — (birine, bir şeye) üstün gelmek, galebe çalmak

    пу́ля его́ не берёт — onun kurşun işlemezliği var, ona kurşun geçmiyor

    да́же го́ды его́ не беру́т — onu yıllar bile alt edemiyor

    взять / возьмём тако́й вопро́с:... — şu sorunu ele alalım:...

    Русско-турецкий словарь > брать

  • 19 переводить

    несов.; сов. - перевести́
    1) врз geçirmek, nakletmek; nakil ve tayin etmek

    перевести́ кого-л. через у́лицу — birini caddenin karşı yanına geçirmek

    переводи́ть кого-л. в сле́дующий класс — birine sınıf geçirmek

    его́ перевели́ в друго́й райо́н (о руководителе) — onu başka bir bölgeye naklettik / geçirdiler

    он перевёл сбереже́ния на свою́ жену́ — bankadaki paraları karısının adına geçirtti

    2) в соч.

    перевести́ часы́ вперёд — saati ileri almak

    перевести́ часы́ на мину́ту наза́д — saati bir dakika geri(ye) almak

    перевести́ стре́лку — ж.-д. makası açmak / kapamak

    переводи́ть ско́рость — ж.-д., авто vites değiştirmek

    перевести́ животново́дство на индустриа́льную / промы́шленную осно́ву — hayvancılığı sanayi temeline / endüstriyel temele oturtmak

    4) перен. (взгляд, взор) kaydırmak, dolaştırmak
    5) ( по почте) havale ile göndermek / yollamak; transfer etmek, aktarmak

    переводи́ть деньги по по́чте — posta havalesiyle para göndermek

    переводи́ть при́были за грани́цу — kârları yurt dışına transfer etmek / aktarmak

    переводи́ть (свои́) капита́лы в други́е сфе́ры эконо́мики — sermayesini başka ekonomik alanlara kaydırmak / aktarmak

    6) çevirmek; tercümanlık yapmak ( устно)

    переводи́ть кни́гу на туре́цкий язы́к — kitabı Türkçe'ye çevirmek / aktarmak, kitabı Türkçeleştirmek

    7) ( рисунок) çıkartmak, geçirmek
    ••

    перевести́ дух — soluklanmak, soluk almak

    Русско-турецкий словарь > переводить

  • 20 облеплять

    несов.; сов. - облепи́ть
    1) ( прилипать со всех сторон) her yanına... yapışmak
    2) ( прилеплять со всех сторон) her yanına... yapıştırmak

    вся стена́ обле́плена афи́шами — tüm duvar afişler içinde

    3) разг. ( окружить) etrafını almak; üzeri... ile kapanmak, çöküşmek (о мухах и т. п.)

    Русско-турецкий словарь > облеплять

См. также в других словарях:

  • yanına almak — 1) yanında çalıştırmak Ben seni yanıma alayım ama çok para veremem. Ö. Seyfettin 2) geçimini sağlamak için yanında bulundurmak Annesini yanına almış. 3) beraberinde götürmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ennine almak — yanına almak yanına kesmek üstüne görev almak …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • yanına bırakmamak (veya koymamak) — cezasız bırakmamak, öç almak Böylece yaptıklarını yanlarına bırakmamış olacağım, insanlar neden öldürüldüğümüzü anlayacaklar. A. Ümit …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cesaret almak (veya bulmak) — herhangi bir durumdan, davranıştan güç almak Hayvanın sokulganlığından cesaret alan bir başka kız da usulca yanına yaklaştı. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • terfik etmek — yanına katmak, yanına almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takmak — i, ar 1) Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek Gözlüğünü takıp masaya eğildi. R. H. Karay 2) e, nsz Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek Geline pırlanta yüzük takmışlar. 3) i, e Ad, lakap koymak Ona bu adı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kilit — is., di, Far. kelīd, kilīd 1) Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti Sonunda kapının kilidi göz yaşlarıma dayanamadı. Y. Z. Ortaç 2) den. Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabul etmek (veya eylemek) — 1) bir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olmak Kabul ettiler, meclis dağıldı. M. Ş. Esendal 2) yanına, katına almak ... beni bahçesinde çınar ve dut ağaçlarının gölgesinde kabul etti. A. Haşim 3) bir armağanı almak 4) onaylamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»